Page 29 - 81 Çalıkuşu Şanlıurfa 5
P. 29
“Öğretmenim Sen Yaz Urfa Okusun”
yim?” kitap okuyordum. Daha önce hiç tarlada artık o kadar da yakıcı olmayan kızıllığı.
çalışmamıştım. “Biz çocuklarımızı çok Her akşam bulutların farklılaşmasıyla
“Harran’dasın,” dedi H harfini gırtlaktan nazlı yetiştirdik,” diyordu babam. “Baksa- renkler ve gökyüzündeki resim de deği-
çıkararak. “Yıldızların sırrını söyleyeyim na, el kadar bebeler sırtında çuvalla gü- şiyordu.
mi sana?” neşin altında pamuk topluyor.”
“Neymiş?” Güneşin aslında her seferinde ne kadar Aynı anda yirmi altı tane at gördüğümde
“Harran’da çöl iklimi yaşanır. Hava çok güzel battığını fark ettiğimde on yaşın- ve keçilerin tüylerinin ne kadar hoş oldu-
kurudur ve ışık kirliliği de en az seviye- daydım. Mevsimlerden sonbahardı. Gün- ğunu fark ettiğimde on bir yaşındaydım.
dedir. Bu ikisinden dolayı yıldızlar çok batımı turuncuydu, kırmızıydı, pembeydi, Atlarla keçiler beyaz, kahverengi, gri ve
net görünür. İlk gözlemevinin burada mordu, yeşildi, lacivertti ve bunlardan siyahtı.
kurulduğunu söylerler,” dedi tek nefeste. daha fazlasıydı.
Tahtaya sözlüye kalkmış gibi tekdüze ve Hiç beklemediğiniz bir anda köşe başın-
ezbere konuşmuştu. Ardından yüzündeki Bir gün, kakaolu sütümü aldım ve okul dan çıkıveriyorlardı. “Burası aslında bizim
ciddiyet dağıldı. “Bunları bana Murat öğ- çıkışında eve gitmeyip Harran’ın büyük yerimiz, siz sonradan geldiniz,” der gibi
retmenim anlatmıştı. Murat öğretmeni bir kısmını çevreleyen taş duvarlara otur- gururla ve sakince yürüyor; etraftaki ara-
tanıyor musun?” dum. Yüzüm güneşe dönüktü. Ayrıca gü- baları, insanları, bisikletleri umursama-
neşin alçalmasını maskeleyebilecek hiç- dan sürü halinde dolaşıyorlardı. Nereye
“Tanımıyorum.” bir şey de yoktu. Sadece pamuk tarlaları, gittikleri bilinmiyordu. Bir gün tüm cesa-
“Yazık. Tanısan çok severdin.” aralarında epey mesafe bulunan tek tük retimi topladım ve aralarından yürüdüm.
“Eminim severdim. Bilgili birine benzi- evler ve askeriyenin alçak dikenli telleri. Üç yıl önce at çiftliğinde zararsız pon-
yor.” Bir önceki evimde hiç günbatımını sey- nylere binmekten ne kadar korktuysam
retme gereği duymamıştım çünkü güneş şimdi yabani atların arasında yürürken o
İlk kez pamuk tarlası gördüğümde dokuz ufuk çizgisinde değil yüksek binaların kadar cesurdum. En yakınımdaki at gece
yaşındaydım. Pamuk tarlası beyazdı. arasında kaybolurdu, biz de o tatlı ışık karasıydı. Cılızdı, yelesine ve kuyruğuna
Harran’a ilk gelişimizde her yer kapka- şöleninden mahrum kalırdık. Ancak şimdi dikenler yapışmıştı. Çiftlikte gördüğüm
ranlıktı, hatta tarlalardan biri alabildiği- hâkimiyet güneşteydi. Hâkimiyet ben- besili, parlak tüylü atlardan çok farklıy-
ne uzanan bir karanlıktan ibaret olduğu deydi. Çünkü o akşam duvarın üzerinde dı. Komşularımızdan birine sorduğumda
için deniz zannetmiştim. Hava aydınla- herkesten yüksekteyken güneşle karşı atların kışın serbest bırakıldığını, yazın iş
nınca birkaç futbol sahasını alabilecek karşıyaydım. Adeta onunla eşit konum- zamanı etraftan toplanıldığını öğrendim.
kadar uzanan kar beyazı pamukları gör- daydım. “Hadi bat,” diyordum. “Bat ve ben Yıl boyu ahırda bakılmamalarına çok şa-
düm. Daha önce pamukların nereden de renklerini seyredeyim.” şırmıştım. Tatile çıkarılan at mı olurdu?
geldiğini hiç sorgulamamıştım, fabrikada
üretildiğini zannediyordum. Aşı olunca Günbatımının sadece kızılla ilgili ol- Okula giderken karşıma çıkan keçi sürü-
kolumuza bastırdığımız pamukları bitki duğunu zannedenler büyük bir yanılgı sü, benim geçebilmem için durduğunda
örtüsü şeklinde gördüğümde yaşadığım içindeler. Çünkü güneşin batışını tam keçileri inceleme ve her birinin yüzünü
şaşkınlığı bugün dahi unutamam. Anne- anlamıyla izlerseniz her rengi birkaç da- aklımda tutma maceram başlamış oldu.
min dediğine göre sınıf arkadaşlarımın kikalığına görebilirsiniz. En dışarıda bu- Hepsi birbirinden farklı renkteydi. Ki-
çoğu hafta sonlarını tarlada çalışarak lutlara yansıyan koyu bir mor, bulutların mileri kapkaraydı, boynuzları etkileyici
geçiriyordu. Hafta içi okul, hafta sonu altında ince pembe şeritler, güneşe yak- kıvrımlara sahipti. Kimisi de beyazdı ve
iş… Bense sadece sokakta oynuyor, ya da laştıkça da yoğun bir turuncu ve güneşin upuzun tüyleriyle beyaz saçlı yaşlı kadın-
81 ÇALIKUŞU I ŞANLIURFA 29