Page 30 - 81 Çalıkuşu Şanlıurfa 5
P. 30
“Öğretmenim Sen Yaz Urfa Okusun”
ları andırıyordu. Bazıları kahverengi-be- büyüklüğü, ne de kirpikleriydi. Gözlerinin
yaz-siyah karışımıydı. En sevdiklerim. yeşili başka bir yere bakmayı imkânsız Harran’da kaldığım süre boyunca toprak
Annem saçlarını boyattıktan sonra tıpkı hale getirecek kadar güzeldi. Bir göl ke- arazilerde yalın ayak koştum, toprağa ça-
bu keçilere benzemişti. Gözlemimi ona narı da olabilirdi, serinletici bir yayla da. mura bulandım, arkadaşlarımın yanında
aktardığımda bana çok kızdı. Hâlbuki Hayır hayır, bahar zamanlarında pamuk- keçilere çobanlık yaptım, pamuk topla-
aslında güzel bir şey söylediğimi düşü- ların yeşermeye başladığı zamanki o can- dım, çiğ köfte yapmayı ve inek sağmayı
nüyordum. Yaşım büyüdükçe fark ettim ki lı yeşil! O iki kusursuz yuvarlak bir süre öğrendim, ailemle çevredeki illeri gez-
insanlar ancak kuğulara, atlara, balıklara, şaşkınlıkla üzerimde gezindi, ardından dim, en çok da insanları dikkatle dinle-
ceylanlara, tavus kuşlarına benzetilmek- hiç istemesem de başka yöne çevrildi. dim. Hepsinin zorlu bir hikâyesi vardı.
ten hoşlanıyordu. Büyüleyici boynuzları, Kız Arapça bir şeyler mırıldanarak –gali- Hikâyelerine ortak oldum. Bunların hepsi
farklı renklerde parlayan tüyleri ve ka- ba sayıp sövmüştü- yanımdan uzaklaştı. maviydi; özgürlüğün rengi.
rakteristik yüzleriyle kendi yollarında Onu bir daha asla görmedim. Harran gibi
yürüyen keçiler güzellik açısından hor bir yer için pek alışılmadık bir durumdu. Harran’dan ayrılıp memleketime geri
görülüyordu. döndüğümde on dört, o beş yılın haya-
Böylelikle diline dahi yabancı olduğum tımın en önemli yılları olduğunu fark
Dünyanın en güzel gözlerini gördüğüm- bir kültürün beni sahiplenmesine izin ettiğimde altmış iki yaşındaydım. Bu far-
de on iki yaşındaydım. Dünyanın en gü- verdim. İçine girdiğim dünya bambaş- kındalık günbatımı kızılıydı. Gözleri acıt-
zel gözleri yeşildi. kaydı. Kitaplarda okuduklarımdan da mayan hüzünlü bir vedanın rengi… Bir
fazlasıydı. daha asla o kadar özgür hissedemedim.
Sadece hemcinslerimle takılmaktansa Ömer Seyfettin’i hiç aynı zevkle okuya-
kızları fark etmeye başladığım, onlara Havalar ılıdığında cuma günleri pamuk madım. Barış MANÇO ruhumu o kadar
merakla yaklaştığım zamanlardı. Evi- tarlasını gören duvarın üzerinde oturup doyuramadı. Toprağa ve göğe aynı anda
mizin yanındaki toprak arazide atları, saatlerce okuyordum. Ömer Seyfettin, o kadar yakın olamadım.
köpekleri, hindileri, tavus kuşlarını, ör- Ahmet Rasim, Gülten Dayıoğlu… Anlat-
dekleri, inekleri, keçileri izleyerek yürü- tıkları dünya içinde yaşadığımdan çok Şimdi hayatımın son yıllarındayım. Har-
yordum. Evet, hepsi aynı yerdeydi. Ken- da farklı değildi. Aynı zamanda dinli- ran’da gördüğüm tüm renkleri aynı anda
dilerine bağımsız bir cumhuriyet kurmuş yordum da: Fazıl Say, Cem Karaca, Barış taşıyorum. Beyazım, kahverengiyim, siya-
gibi yaşayıp gidiyorlardı. Akarsu… Babam on iki yaşında yaşlı bir hım, morum, turuncuyum, griyim, sarıyım.
adam olduğumu söylüyordu. Dediğine Tüylerine dikenler yapışmış bir atım;
Hayvanlara o kadar dalmıştım ki sırt göre yaşıtımdakiler anlamsız rap şarkılar boynuzları göğe kıvrılan beyaz bir keçi,
çantasının ağırlığı altında ezilmekte dinlerken böyle davranmam anormalmiş. karanlığı delip geçen bir yıldız kümesi,
olan kızı fark etmemiş, kızla kafa kafaya Bu müzikleri bana gösteren kişi annemdi. ufukta biten günbatımı, bulutların yere
çarpışmıştım. Yüzünü, gözlerini o zaman Dinlemem için baskı yapmazdı, beğenir- yansımış hali pamuk tarlaları, kızıl çamur,
gördüm. Minik yuvarlak yüzü esmerdi. sen telefonuna yüklerim diyordu. Ben de damsız bir ev, ruhu delip geçen bir çift
Gözleri yüzünün büyük bir kısmını kapla- beğeniyordum, o kadar. Elbette arkadaş yeşil gözüm.
yacak şekilde büyük ve hafif yukarı doğru ortamında sık sık dinlediğimiz rap ve pop
kıvrımlıydı. Siyah kirpikleri o kadar gür tarzı şarkılar vardı da, duvarın üzerinde Yıllar geçmiş olsa da ben hala, içinde
ve uzundu ki gözlerini birkaç kez hızlıca güneşi uğurlarken daha derin ezgilere tüm renkleri taşıyan bir çocuğum.
kırpıştırsa küçük bir hava akımı oluştu- ihtiyaç duyuyordum. Annem duyduğum Betül SARAY METİN
rabileceğine inanıyordum. Ancak kıza ki- açlığı anlıyor, beni çok da güzel doyuru-
litlenmeme sebep olan şey ne gözlerinin yordu. Şanlıurfa Anadolu Lisesi
30 81 ÇALIKUŞU I ŞANLIURFA